Gösterilen sonuçlar: 1 ile 4 ve 4

Konu: Fuat Çapa ile Söyleþi

Hybrid View

  1. #1

    Fuat Çapa ile Söyleþi

    Ziya Adnan geçen hafta Ýngiltere'den geldi. 29 Mart 2013 Cuma günü, Gençlerbirliði'nin Beþtepe'deki tesislerinde Gençlerbirliði Teknik Direktörü Fuat Çapa ile bir söyleþi yaptık. Biz sorduk, Fuat hoca yanıtladı. Söyleþinin ilk bölümü bugünkü Birgün gazetesinde yayınlandı. Ýkinci bölümü de gelecek Pazar günü (14 Nisan 2013) yayınlanacak.

    Fuat Çapa ile söyleþi -1

    07 NÝSAN 2013

    ZÝYA ADNAN-NECDET ÖZKAZANCI


    Ankara’dan...

    “Ben henüz 38 yaþında bir teknik adam olarak hayalini kurduðum, olmak istediðim bir ortamda, kaybedeceðim çok fazla þey yok diyerek iþe baþlayıp aslında çok þey kaybettim. Olaya duygusal açıdan baktıðımda böyle...”

    Gençlerbirliði’nde daha önce de çalıþtı, 2007-2008 sezonunda sadece 5 hafta görevde kalabildi. 2010-2011 sezonunun ikinci yarısında Kasımpaþa’ya teknik direktör oldu. Sonrasında yine Gençlerbirliði... 2011-2012 sezonundan bu yana görevde...
    Gençlerbirliði teknik direktörü Fuat Çapa’yı, 29 Mart 2013 günü, güzel bir Ankara baharında Beþtepe’deki kulüp tesislerinde Necdet Özkazancı ile birlikte ziyaret ettik. Biz sorduk, o tüm içtenliði ile yanıtladı. Karþınızda Fuat Çapa...

    -Hocam, bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

    15 Aðustos 1968'de Afyon Emirdað’da dünyaya geldim. 1972'de babam önce Fransa’ya gitmiþti, sonrasında bizi yanına aldı. Altı ay orada kaldıktan sonra akrabalarımızın daveti üzerine babam Belçika’ya geçti. O, iþlerini hallettikten sonra biz de yanına gittik.

    -Sene kaçtı?

    1974 yılıydı. O yıllarda Avrupa’da her þey çok güzeldi. Ýþ olanakları çok fazlaydı. Yabancılarla bakıþ acısı günümüzden çok farklıydı. Açıkcası çok fazla sıkıntı çekmedik. O süreçte ben ilk, orta ve yüksek eðitimimi Belçika Anvers’de tamamladım. Futbola 10 yaþında yaþadıðımız þehrin takımında baþladım. Takım o dönem 1. ligdeydi. Ancak ailem eðitimime daha çok önem verdiði, Türkiye’ye geri dönme hayalleri devam ettiði ve sporla da fazla ilgili olmadıðı için futbol oynamama pek sıcak bakmıyorlardı. Ben de üniversite eðitimine aðırlık verdim ama bu arada 3. ve 4. liglerde futbol oynamaya da devam ettim. Okulu bittirdikten sonra sigortacı olarak çalıþmaya baþladım.

    -Peki, teknik direktörlüðe nasıl baþladınız?

    Bu süreçte hem top oynuyor, hem de minik takımları çalıþtırıyordum. Belli bir yaþa gelip de futbol oynamaya devam etmem mümkün olmayınca 1994'te teknik direktörlük kurslarına baþladım.

    -UEFA C lisansı ile mi baþladınız?

    Evet. Sonrasında ikiþer yıl arayla “UEFA B” ve “UEFA A” kurslarını ve ardından iki yıl da staj çalıþmasını tamamladım. Sonrasında gelen pro lisansı da ekleyince, teknik direktörlük yolunda 10 yıllık bir süreçten geçtim.

    -Bu süreçte takım çalıþtırdınız mı?

    “UEFA B” lisansını aldıktan sonra en az A2 düzeyinde bir takım çalıþtırma zorunluðu vardı. Ben de oturduðumuz þehre 15 kilometre uzaklıkta bir 2. lig takımının alt yapısında görev aldım. Sonra A takımın teknik direktörü yardımcı antrenörlük teklif etti. Böyle olunca, hem A takımda yardımcı hocalık hem de A2 takımında teknik direktörlük yaptım. Aynı zamanda da “UEFA A” kursuna devam ediyordum. Ligin son maçı benim de tezimi verdiðim gün oynandı. Tezimi verdikten sonra Turnhout takımıyla karþılaþtık. Turnhout yeni bir oluþum içindeydi. Jean-Marie Pfaff orada sportif direktör olarak göreve baþlayacaktı. Maçtan sonra deðerlendirme yapmak için kafeteryaya çıktıðımızda Jean-Marie Pfaff’ı gördüm. Elimdeki “UEFA A” tezim dikkatini çekti. Tezimi biraz inceledikten sonra, “Kısa süreligine bu bende kalabilir mi?” diye sordu. Bir hafta sonra da beni arayıp Turnhout takımında yardımcı hocalık teklif etti.

    -Kısmet iþte... (Gülüþmeler)

    Evet. Öyle bir ortamda çalıþmak benim için büyük mutluluktu. Çünkü Jean-Marie Pfaff dünya futbolunun en önemli kalecilerinden birisiydi. Teknik direktör Stephane Demol da Belçika’nın en yetenekli futbolcularındandı. Belçika’da yaþayan bir yabancı olarak o grubun içine girmek çok da kolay deðildi. Böylelikle orada göreve baþladım. Takımda iki sezon yardımcı hoca olarak çalıþtım.

    -Hangi sezonlar?

    1998-1999 ve 1999-2000 sezonlarıydı. 2000 sezonundan sonra da aynı kulüpte teknik adam olarak dört sezon göreve devam ettim. Bu dönemde kulüp lisans sorunlarından ötürü önce 3. lige sonra da 4. lige düþürüldü. O süreçte doðal olarak Jean-Marie Pfaff ile Stephane Demol takımda kalmak istemediler.

    -Ya siz?

    Ben devam ettim. 4. ligden 3. lige, sonra da 2. lige çıktık. Bu dört sezon benim adıma çok olumlu geliþti. O süreçte 37 yaþındaydım ve Avrupa’da yetiþmiþ ve bu görevi yapan ilk Türk oldum. Ayrıca ligin en genç teknik adamıydım. Bu dört sezon boyunca aynı futbolcu grubuyla çalıþtık, Her ne kadar kolay gibi gözükse de belli bir süre sonra futbolcuların ve teknik direktörün birbirlerine bakıþ açıları deðiþiyor. Bu nedenle oradan ayrılmam gerekiyordu. Belçika’da birkaç 2. lig takımı daha çalıþtırdıktan sonra 2007-2008 sezonunda Gençlerbirliðinde kısa bir maceram oldu.

    -O macera nasıl baþladı?

    Aslında o ilginç bir süreçti. Biliyorsunuz, o dönem Gençlerbirliði önce Ersun Yanal ile anlaþmıþtı. Ama sonra o transfer gerçekleþmeyince bu kez Trond Sollied’e teklif götürmüþlerdi. Sollied Belçika’da çalıþıyordu ve oldukça baþarılıydı. Gençlerbirliði ile bazı maddi konulardan ötürü anlaþamamıþlar. Belçika gazetelerinde Sollied’in, Türkler’i aþaðılayan bir demeci yayınlandı. Bu da beni bir hayli üzmüþtü. Gençlerbirliði baþkanı Ýlhan Cavcav’ı aradım; “Onların yapacaðı iþi biz de yaparız. Hem para veriyorsunuz hem aþaðılanıyorsunuz,” dedim. Benim bu sitemkâr konuþmam üzerine Ýlhan bey beni görüþmek üzere kulübe davet etti.

    -Gittiniz mi?

    Evet, gittim. Ama sonradan anladım ki o dönemde asla gitmemem gerekiyordu. Çünkü hazırlık döneminin baþlamasına üç gün kala, kadronun yeni oluþtuðu ve Hacettepe’nin lige çıktıðı, Gençlerbirliði camiasının çok yoðun olduðu bir döneme denk gelmiþtim. Ýlhan bey bana, “Kadro bu, ekip bu… Bu þartlar altında çalıþmak istersen biz de seninle çalıþırız,” dedi.

    -Sizin yanıtınız ne oldu?

    Ben henüz 38 yaþında bir teknik adam olarak hayalini kurduðum, olmak istediðim bir ortamda, kaybedeceðim çok fazla þey yok diyerek iþe baþlayıp aslında çok þey kaybettim. Olaya duygusal açıdan baktıðımda böyle...

    -Peki, olumlu katkıları olmadı mı?

    Kesinlikle oldu. Hayatın gerçeklerini yaþayarak gördüm. Benim için iyi bir deneyim oldu. Buradan ayrılırken çok incinmiþ ve kırılmıþtım. Sanki üzerimde çok büyük bir yük taþıyordum. Açıkçası gücüme gitmiþti. Bir þeyler yapmaya çaba gösterip de her anlamda sıkıntı yaþamak üzücüydü.

    -Kısa kalmıþtınız, deðil mi?

    Evet, beþ hafta kaldım. Oynadıðımız beþ lig maçında 4 puan toplamıþtık. Düþünün, Türkiye’yi tam olarak bilmiyorsunuz, karakterini tam olarak bilmiyorsunuz ve buraya çalıþmaya geliyorsunuz. Evet, biz Avrupa’da Türk toplumuyla iç içeydik ama oradaki ortamla buradaki ortam tamamen farklı...


    Haftaya: Gençlerbirliði yeniden...

    Link:
    http://www.birgun.net/writer_index.p...7#.UWG-vKKeMtw

    Ýsim:  Fuat Çapa.jpg
Görüntüleme: 148
Büyüklük:  82.4 KB (Kilobyte)
    Konu Necdet Özkazancı tarafından (07-Apr-2013 Saat 22:18 ) deðiþtirilmiþtir. Sebep: Fotoðraf eklenmesi unutulduðu için

  2. #2
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    17 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    konya
    Mesajlar
    167
    Alıntı Necdet Özkazancı demiþ ki... Mesajı göster
    [I]-Gittiniz mi?

    Evet, gittim. Ama sonradan anladım ki o dönemde asla gitmemem gerekiyordu. Çünkü hazırlık döneminin baþlamasına üç gün kala, kadronun yeni oluþtuðu ve Hacettepe’nin lige çıktıðı, Gençlerbirliði camiasının çok yoðun olduðu bir döneme denk gelmiþtim. Ýlhan bey bana, “Kadro bu, ekip bu… Bu þartlar altında çalıþmak istersen biz de seninle çalıþırız,” dedi.
    Ýsim:  Fuat Çapa.jpg
Görüntüleme: 148
Büyüklük:  82.4 KB (Kilobyte)
    biz o kadar kurumsallaþmamızla övünürüz.
    biz bu þekilde teknik direktör seçiyorsak vay diðerlerinin haline

  3. #3
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    20 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    Kızılay
    Mesajlar
    310
    Alıntı Necdet Özkazancı demiþ ki... Mesajı göster
    .................................................. ......
    Gençlerbirliði önce Ersun Yanal ile anlaþmıþtı. Ama sonra o transfer gerçekleþmeyince bu kez Trond Sollied’e teklif götürmüþlerdi. Sollied Belçika’da çalıþıyordu ve oldukça baþarılıydı. Gençlerbirliði ile bazı maddi konulardan ötürü anlaþamamıþlar. Belçika gazetelerinde Sollied’in, Türkler’i aþaðılayan bir demeci yayınlandı. Bu da beni bir hayli üzmüþtü. Gençlerbirliði baþkanı Ýlhan Cavcav’ı aradım; “Onların yapacaðı iþi biz de yaparız. Hem para veriyorsunuz hem aþaðılanıyorsunuz,” dedim.
    arkadaþlar bu nedir yaa.. bu söyledikleri doðru mu?..
    yani biz onu deðil o mu bizi buldu.. yahu bu nasıl bi iþtir?. biz neyle karþı karþıyayız?..

  4. #4
    Ziya Adnan Mart ayının sonlarında Ýngiltere'den gelince, 29 Mart 2013 Cuma günü, Gençlerbirliði'nin Beþtepe'deki tesislerinde Gençlerbirliði Teknik Direktörü Fuat Çapa ile bir söyleþi yapmıþtık. Ýlk bölümü 7 Nisan 2013 günlü Birgün gazetesinde yayınlanan söyleþinin ikinci bölümü Ziya'nın Birgün gazetesindeki köþesinde bugün yayınlandı.


    Fuat Çapa ile Söyleþi – 2...

    14 NÝSAN 2013


    Geçen Pazar günü, yine bu köþede Gençlerbirliði teknik direktörü Fuat Çapa ile yaptıðımız söyleþinin ilk bölümünü yayınlamıþtık. Bu Pazar bıraktıðımız yerden devamla...

    “Ama bizim topraklarda uzun vade yok ki! Ben üç yıldır Türkiye’deyim, üç Federasyon Baþkanı, üç alt yapı sorumlusu gördüm. Nasıl yönlendireceksiniz bu futbolu!”

    Burada bir þey sorabilir miyim? Hani ortamlar farklı dediniz ya, Türkiye’de adapte olmakta zorlandıðınız en zor þey neydi? Bunu futbol olarak soruyorum, mesela antrenman metotları mı, insanlara yaklaþım mı? Nerede zorlandınız?

    Ýþin doðrusu her þeyde... Bir kere yaklaþım çok deðiþikti. Bakıldıðı zaman, söylenen her þeye direkt olarak inanmamak, biraz daha mesafeyi korumak, iþin detaylarına fazla girmemek gerektiðini burada öðrendim. O süreçte yaþ ortalaması yaklaþık 30 olan bir takımla çalıþtım. Bazı þeyleri bu futbolculara yeniden öðretmeye kalkarsanız haliyle sıkıntı yaþarsınız. Ben biraz da o detaylarla boðuldum. Ancak þunu da belirtmem gerekir: Ben, benzer süreci baþka bir zamanda, baþka bir takımda da olsa bir þekilde yaþayacaktım.

    Sonra ne oldu?

    O dönemde Kasımpaþa genel menajeri Süha Sidal ile tanıþmıþtım. Kendisi bana benim çalıþma þeklimi ve oynattıðım futbolu beðendiðini ve fırsat olursa gelecekte benimle birlikte Kasımpaþa’da çalıþmak istediðini söylemiþti. Belçika’ya döndükten sonra kısa süre orada çalıþıp, devamında 3 yıl Hollanda’da görev yaptım.

    Hangi takımda?

    MVV Maastricht… Takım o dönem 2. ligdeydi. Ýki sezon çalıþtım. Ýlk sezon çok iyi geçmiþti. O sezon sonunda play-off’a kaldık ama finalde kaybettik. Ýkinci sezon biraz sancılı geçti. Kulübün bütçe sıkıntısından dolayı deneyimli futbolcuları göndermek zorunda kaldılar. Genç futbolcularla devam ettik. Yine de ligi yönetimle anlaþmıþ olduðumuz yerde bitirdik. O dönem Türk takımlarının yöneticileri sürekli bizi izliyorlardı. Ben RBC Roosendaal takımında göreve baþladıðımda, sözleþmeme, Türkiye’den bir teklif gelirse ayrılabileceðime iliþkin madde koydurmuþtum.

    Yani hayatınızda Türkiye hâlâ vardı...

    Þundan dolayı: Burada baþarısız olarak nitelendirilip gönderildiðim için... Yoksa Türkiye’ye dönmeyi açıkçası çok fazla düþünmeyebilirdim... Ama bir þekilde bunun böyle olmadıðını, bir teknik adamın beþ haftada deðerlendirelemeyeceðini göstermeliydim.

    Hocam sözünüzü balla keserek araya gireyim. Sir Alex Ferguson Manchester United’da göreve baþladıðı 1986 senesinden sonra ilk yedi senesinde bırakın kupa kazanmayı, kümede kalmaya oynadı ama hiç kimse onu kovmayı düþünmedi...

    Türkiye ile Avrupa’yı bu konuda ayırmak lâzım. Þu anda kulüplerimizin yönetim tarzı Avrupa kulüplerinin 90’lı yıllarını andırıyor. Ýstikrar yok. Gerçi Gençlerbirliði için böyle bir þey söz konusu degil. Ýlhan bey 30-35 senedir baþkanlık görevinde, kulüp menajeri 25 senedir görev yapmakta... Ama diðer kulüplere bakıldıðında üç yılda bir baþkan, iki yılda bir kulüp menajeri deðiþiyor. Her yıl bir yönetici çıkıp yerine yenisi giriyor. Böyle olunca bu olumsuzluk doðal olarak teknik adamlara da yansıyor. Çünkü baþarısızlıkta, yönetici baþarısız olduðunu kabullenmediði için sorumluluðu teknik direktöre yüklüyor...

    Peki, sizce bu durum doðru mu?

    Bence doðru deðil. Kurumsallaþmadıðımız için böyle olaylarla karþılaþıyoruz. Türkiye’de baþkanlar çok önemli liderler... Çünkü sistemi, vizyonu onlar belirliyor. Avrupa’da ise oluþturulmuþ bir sistem var. Göreve gelenler o sistemin üzerine çalıþıyor ve sistemi nasıl geliþtirebileceklerini düþünüyor. Örneðin Belçika üç buçuk sene hükümetsiz, baþbakansız idare edildi. Açıkcası bunu Türkiye’de yapabilmek çok kolay deðil...

    Sizce gelecekte Türk futbolunda bu istikrarı saðlamak mümkün olacak mı?

    Ben olacaðına inanıyorum. Abdullah Avcı’nın Ýstanbul Büyükþehir Belediyespor’da 4-5 sezondan fazla çalıþmıþ olması, Ertuðrul Saðlam’ın Bursaspor’da üç buçuk sezon görev yapması, Mehmet Özdilek’in Antalyaspor’da beþinci sezonunu yaþaması, Aykut Kocaman’ın yaþanan tüm olumsuzluklara raðmen Fenerbahçe’nin baþında olması, Fatih Terim’in Galatasaray’da istikrarlı olarak devam etmesi bence olumlu geliþmeler...

    Bir futbol adamı olarak Türk futbolunu nasıl görüyorsunuz?

    Hangi Türk futbolundan bahsediyorsunuz? Takımların ilk 11’lerinin yüzde 55’i yabancı olan bir ülkede, futbolcuların yüzde 20-25’i gurbetçi olan bir ülkede hangi Türk futbolundan bahsediyorsunuz? Yani Türkiye’nin Ýngiltere’den ne farkı var?

    Ama Ýngiltere’de þöyle bir durum var: Yabancı futbolcu olarak oynayabilmek için belli kriterlerden geçmek gerekiyor...

    Açıkcası sonuçta o kritlerler kimi heyecanlandırır? Beni en çok yabancılar deðil de, Gençlerbirliði’nin alt yapısından yetiþen çocuklar daha çok heyecanlandırır. Sürekli yabancılara bel baðlayan bir sistemde bir zaman sonra sıkıntılar baþlayacaktır. Örneðin Abromovich futboldan elini eteðini çektiðinde Chelsea’nin durumu ne olacak?

    Ýngiltere örneðinde, bu olumsuzluk milli takıma da yansıyor tabii...

    Haliyle...

    O zaman yabancı kısıtlamasının daha sert olması gerektiðine mi inanıyorsunuz?

    Aslında olayı ikiye ayırmak lâzım. Avrupa’da mücadele eden kulüpler için yabancı kısıtlaması doðru olmaz. Ama þunu da unutmamak gerek: Galatasaray UEFA kupasını kaç yabancıyla kazandı?

    Hagi, Popescu, Taffarel...

    Demek ki doðru iþler yapıldıðı zaman doðru sonuçlar alınabiliyor. Çünkü futbol artık aynı zamanda bir ekonomi...

    Ben Türkiye’de kulüplerin bu adaletsiz havuz sistemi içinde hak etmedikleri paraları kazandıklarını ve hesapsız harcadıklarını düþünüyorum. Mesela 35 yaþındaki Drogba’ya Avrupa’nın hiçbir kulübünün vermediði senede 4 milyon Euro’luk ücreti Galatasaray verebiliyor...

    Doðrudur, Avrupa’da hiçbir kulüp bu parayı vermez ama Drogba’nın Türkiye’ye geliþi de önemlidir. Bizim futbolcularımız bile antrenmanda gol atınca “Di-Di-Di” diye seviniyorlardı. Birkaç hafta önce ise onunla karþı karþıya oynadılar. Dolasıyla Drogba futbolcularımız için rol modelidir. Drogba Galatasaray’a ve birlikte oynadıðı arkadaþlarına, alt yapıdaki profesyonel futbolcu adaylarına çok þey katacaktır...

    Peki, bunun bir mali külfeti yok mudur?

    Vardır ama ödenen paralar gelecekte fazlasıyla çıkacaktır. Bakın, Galatasaray’da localar þu anda yok satıyor. Bizde ise durum farklı... Bizim gibi kulüplerin bu paraları harcama lüksü yok. Bizim, üreten kulüpler olmamız lazım...

    Benim naçizane görüþüm, keþke Türk takımları kendi Drogba’larını çıkarabilse; mesela dört milyon Euro’yu alt yapılara yatırsak ve uzun vadede Arda ve Arda’lar çıkarabilsek...

    Ama bizim topraklarda uzun vade yok ki… Ben üç yıldır Türkiye’deyim; üç Federasyon Baþkanı, üç alt yapı sorumlusu gördüm. Nasıl yönlendireceksiniz bu futbolu!

    Alt yapıları nasıl görüyorsunuz?

    Bence bizim alt yapımızda çok yetenekli futbolcular var.

    Ama malesef onları çıkarıp, parlatmak biraz zor, deðil mi?

    Çok kolay deðil. Çünkü teknik adam olarak sen önce sonuç almak zorundasın. Var olmak istiyorsan, kulüpte kalmak istiyorsan iyi sonuçlar almak zorundasın. Ýngiltere’de Wenger’in takımı ezeli rakibine 8-2 maðlup oluyor ama hocası devam ediyor. Ne yazık ki bizim ülkede bu pek mümkün deðil...

    Bu güzel söyleþi için teþekkür ediyoruz Sayın Fuat Çapa’ya...

    Ziya Adnan - Necdet Özkazancı


    Okumak isteyen arkadaþlar için söyleþinin linki:

    http://www.birgun.net/writer_index.p...4#.UWrw4aKeMtw
    Konu Necdet Özkazancı tarafından (14-Apr-2013 Saat 21:27 ) deðiþtirilmiþtir.

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •