Gösterilen sonuçlar: 1 ile 22 ve 22

Konu: Ýlhan Cavcav'ı yazıyoruz

  1. #1

    Ýlhan Cavcav'ı yazıyoruz

    Ýiyi ya da kötü, seviyoruz ya da nefret ediyoruz, hiç fark etmez. Tüm alkaralar'ı bir kutsal göreve davet ediyorum. herkes bu baþlık altında, kendi zihnimizdeki ilhan cavcavı yazsin diyorum. Bilgi, anı, olay her ne varsa, bu sayede o'nu hem daha iyi tanımıþ, hem de daha iyi tanıtmıþ olacaðız. ilk kez adını ne zaman duyduk, ne zaman üzdü, ne zaman sevindirdi ve ne zaman kızdırdı. üþenmeyelim yazalım, son görevimizi yapalım. Özellikle en yeniler ve en eskilerin yazılarını merakla bekliyorum.

  2. #2
    Dursun Arslan'ın gencler.org'a yazdıðı Ýlhan Cavcav yazısı da kayıtlara geçsin;

    Gençerbirliði - Ýlhan Cavcav

    Böyle durumda ne yazılır ki! Sözün bittiði yerdeyim. Elim tuþlara basmıyor, duygularım karmakarıþık, kelimeler ve arkasından gelecek cümleler duygu yoðunluðundan birbirine karıþıyor, yetmiþli yılların ortalarından sonlarına doðru yurtta, mahallede arkadaþlarım, okulda öðretmenlerim hangi takımı tutuyorsun diye sorduklarında hiç cevap vermeden ne takımı diye karþı sorular soruyor, aynı zamanda takım nedir' niye tutulsun' futbol nedir' ne deðildir' bu soruları çocuk aklımla sorgularken ergenliðe ve gençliðe adım attıðım seksenli yılların baþlarında 19 mayısın dıþ sahalarında amatör takımının maçını seyrederek futbol ve 'Gençlerbirliði' ile tanıþırken platonik aþkı da öðreniyordum. O zamanlar ikinci ligde idi, platonik aþkımla tanıþıklıðım öyle baþladı. Bu tanıþmadan sonra 'gençlerbirliði' sevgisi içimde büyürken ikinci ligde þampiyonluða (1982-1983 sezonu) oynuyoruz, yenilgisiz (tılsım peþpeþe kayseri ve Petrolofisi yenilgileriyle bozuldu. Üzüntüden bir hafta okula gitmedim.) Lider durumdayız, bir gün yine derste öðretmenimiz herkese sırayla hangi takımı tutuyorsunuz diye soruyordu. Sıra bana geldiðinde hiç düþünmeden gururla 'Gençlerbirliði' cevabını verdiðimde sınıfta bir sessizlik oluþtu.

    Öðretmenin tüm sınıfı sorgulaması bittiðinde kendi tuttuðu takımı da söyleyerek bana döndü. Neden 'Gençlerbirliði' dedi. Bana sunulanı deðil, kendi seçtiðim her zaman yanı baþımda bulunan ve bulacaðım takımı tutuyorum dedim. Öðretmen o ne demek dedi. Ben farklıyım doðduðum yaþadıðım þehrin takımı her zaman benimle birlikte, onu ben seçtim ama siz ve arkadaþlarım size sunulanı (üçbüyütülmüþtakımı) tutuyorsunuz ve siz hangi sınıfa gitseniz hep aynı cevapları duyacaksınız. Aradan yıllar geçse benim farklı olduðumu ve 'Gençlerbirliði'ni unutmayacaksınız dedim.

    Çocukluðumda baþlayan bu aþk hiçbir zaman bitmedi. Ýkinci lig süresince ve ikinci ligde þampiyon olduktan sonra bir yıl süreyle daha her maçını 19 mayıs stadında canlı izledim. Taki 1985 yılında askerlikle beraber baþlayan Ankara ayrılıðım maçları canlı olarak statta izlememe engel olduysa da halen devam eden Ankara ayrılıðım, yaþadıðım yerlerde gittiðim her yerde, televizyonda 'Gençlebirliði' maçlarını canlı izlerken, hangi takımı tutuyorsunuz sorusu sorulduðunda aynı keyifle heyecanla ve gururla 'Gençlerbirliði' derken bana hep aynı soru soruluyordu. Neden Gençlerbirliði ' öðretmenime verdiðim cevap hiçbir zaman deðiþmedi.

    Bu gün elli iki yaþıma geldim. Gençlerbirliði'ni tutmakla doðru bir karar verdiðimi, bende farkındalık yarattıðını yaþadıðım þehirlerde her zaman hissettim, zaman zaman ilhan cavcav diye takılan arkadaþlarım oldu. Yıllar sonra facebookta bir gün gezinirken bana o soruyu soran öðretmenime arkadaþlık teklifi gönderdiðimde arkadaþlıðımı kabul ederek bana ilk 'Gençlerbirliði'ni ve Gençlerbirliði'ne olan sevgimi soruyordu.

    Antrenmana ve maça çıkamayacak forma bulamayan bir takımı alarak yoktan var eden, benim gibi 'Gençlerbirliði'ile büyüyenlerin baþını yere eðdirmeyen, türk futboluna tesis ve sayısız futbolcu kazandıran, bizlere þampiyonluk yaþatmasa da (en çok þampiyonluðu ilhan cavcav için istiyordum. Biliyordum ki o benden daha iyi Gençlerbirliði taraftarıydı ve þampiyon 'Gençlerbirliði' nin þampiyon takımın baþkanı olmayı en çok o hak ediyordu) herkesin deyimiyle duayen baþkanımız Ýlhan Cavcav'ın vefat haberini duyduðumda yıllardır kendime sorduðum, cevabını veremediðim bir gün gelir ilhan cavcav ölürse 'Gençlerbirliði'ne ne olur sorusuyla gözlerim dolarken sözün bittiði, kelimelerin anlamsızlaþtıðı yerde olduðumu anladım.

    Ruhun þad, mekânın cennet olsun büyük baþkanım Ýlhan Cavcav.

    kaynak: gencler.org

  3. #3
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    17 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    Sincan/Fatih
    Mesajlar
    334
    Çocukluðumdan itibaren Gençlerbirliði'ni tutuyordum. Bazen ligde baþarılı olduk, bazen düþmemeye oynadık. Baþkanımız hep baþımızdaydı. Maçlara gelirdim, uzaktan görürdüm."El salla, el salla büyük baþkan el salla" Lay la la lay lay lay la la lay lay lay la la lay lay ÝL-HAN-CAV-CAV " ve deplasmanlarda "10 kiþi olsak ta baðırırız yine Ýlhan Cavcav Baþkan Gençlerbirliði þampiyon " baþlıca tezahuratlarımızdı. Bizi þampiyon yapamasan da çok önemli yerlere getirdin. Kulübümüz amatörün kapısındayken baþa geçtin. Sayende bu kulüp tarih olmaktan kurtuldu. Her zaman övündüðümüz alt yapımızın temelleri, tesislerimiz senin sayende yapıldı. Adalet, Hacettepe, Þekerhilal, Petrol Ofisi, Ankara Demirspor gibi birçok Ankara kulübü alt liglere düþerken veya kapısına kilit vururken sen Gençlerbirliði'mizi hiçbir kurum ve kuruluþun maddi desteðini almadan ayakta tuttun. Sattıðın oyunculardan dolayı sana sitem ettik kızdık, ama tesislerimizle alt yapımızla hep övündük Baþkanım...

    2007 yılında bir idman ziyaretinde seni yakından görmüþ ve sohbet etmiþtim. Gençlerbirliði dediklerinde bana hep seni sorarlardı. Çünkü sen bu kulüple özdeþleþmiþ bir isimdin. Ýsmin Dünya döndükçe ve bu kulüp var oldukça kalbimizde yaþayacak. Bir Gençlerbirliði taraftarı olarak senin hastalıðında, saðlıðında çalıþıp didinerek bu seviyeye getirdiðin kulübümüzün her zaman destekçisi olacaðıma sana söz veriyorum. Emanetin bizle yaþayacak baþkanım.

    Nur Ýçinde Yat Baþkanım.

  4. #4
    Bugün, cenaze töreninden sonra arkadaþlarla Ýlhan Cavcav hakkındaki anılardan söz ediyorduk. Ben de bundan 13 yıl önce 26 Ekim 2003 günü Ankara'da oynanan Gençlerbirliði-Rizespor maçından bir olayı anımsadım ve anlattım. Bu maçta eski futbolcularımızdan Ali Eren Rizespor'da oynuyordu ve bir ara Youla ile itiþtiler. Hakem Cem Papila da yancının uyarısıyla Ali Eren'e kırmızı kart gösterdi. Tabii ortalık karıþtı. Bu olayı "Yenilsen de Yensen de" kitabındaki "KARAKOLDAKÝ NANKÖR ERKEK GÜZELÝ VE SAHANIN DEVRÝLMESÝNÝ ÖNLEYEN KAPTAN" adlı hikâyenin (Sayfa 97-105) sonunda anlatmıþtım. Oradan alıntılayarak devam edeyim:


    Þimdi de biraz soyunma odalarının olduðu yere gidelim ve orada neler olmuþ bir bakalım: Maçtan sonra Ali Eren soyunma odasına giden Youla’nın üstüne yürüyerek ona bir kafa atıyor. Araya futbolcular ve görevlilerin de girmesiyle olay yatıþtırılıyor. Ama Youla üç gün rapor alıp þikayetçi oluyor. Ali Eren de Youla’yı kendisine Ginece küfür ettiði gerekçesiyle þikayet ediyor ve karakolluk oluyorlar.

    Olay sonrasında Gençlerbirliði baþkanı Ýlhan Cavcav’ın verdiði demeç ise þöyle: “Ali Eren bu kulübün ekmeðini yemiþ bir futbolcudur. Ama hiç akıllanmadı. Bu yaptıðı nankörlük! Daha önce de tesislerde Phiri’yi bıçakla kovalamıþ ve öldürmeye kalkmıþtı. Phiri’yi elinden zor aldık ve Ali Eren’i de kulüpten uzaklaþtırdık. Bu olay Ali Eren için çok normal. Kendisinden davacıyız!…”

    Topraðın bol, mekanın cennet olsun baþkan...

    Kısa bir bilgi: Bugün, Ali Eren de cenaze törenindeydi.
    Konu Necdet Özkazancı tarafından (23-Jan-2017 Saat 18:47 ) deðiþtirilmiþtir.

  5. #5
    “BÝLABEDEL”
    Ankara Rüzgârı kitabı için kendisiyle yaptıðımız uzun söyleþiden sonra, meraklı gözlerle bakarak, hafif kuþkucu bir edayla, “Evladım, sen kuþyemiyle mi besleniyorsun, bir þey almayacak mısın?” diye sormuþtu. Bu çalıþmayı zevkle ve gururla yaptıðımı, para istemediðimi söyleyince üstelemedi. Sonra da toplantılarda falan, Ankara Rüzgârı her söz konusu olduðunda hep aynı þeyi tekrarladı (kendi çapında bir “Ankara tava” hikâyesi gibi!) : Kitabı “bilabedel” yapmıþ olduðumu övgüyle zikretti her seferinde.
    Ýlhan Cavcav’ın dillere destan “eli sıkılıðının” bir fıkrası gibi kabul edebilirsiniz bu masum anekdotu. Gerçekten, kitaptan bahsederken onu en fazla heyecanlandıran yanı buydu sanırım: “Bilabedel”!
    Ama “bilabedel”e sevgisi kadar, o “kuþyemiyle mi besleniyorsun?” yoklamasını da hesaba katmak gerek, Ýlhan Cavcav’ı anlamak için. “Hak geçmesin” endiþesi vardır orada, emeði karþılıksız bırakmama kaygısı vardır.
    Gençlerbirliði’ni de öyle yönetmedi mi? Mümkün olduðunca “bilabedel”e yakın olanı arayarak, fakat kimsenin hakkının kalmamasını daima gözeterek…
    Tabii bir de o “Evladım,” hitabındaki, o “bilabedel” sevincindeki samimiyet vardı. Köpürüp yatıþmalarında da görülen, bazen demeçlerinde gaf yapmasına yol açan, yalın samimiyet. Kuru, plastik bir resmiyet figürü deðil de “renkli þahsiyet” olması, bu sayedeydi.
    Baþkan’ı “bilabedel”iyle ve onu “sahici” kılan samimiyetiyle hatırlayacaðım.

  6. #6
    Alıntı Tanıl Bora demiþ ki... Mesajı göster
    Gençlerbirliði’ni de öyle yönetmedi mi? Mümkün olduðunca “bilabedel”e yakın olanı arayarak, fakat kimsenin hakkının kalmamasını daima gözeterek…
    Tanıl Abicim elinize, yüreðinize saðlık. iþte Cavcav'ın bundan sonra gelecek yönetimlerce de benimsenmesi gereken felsefesi.

  7. #7
    Alıntı Necdet Özkazancı demiþ ki... Mesajı göster
    Bugün, cenaze töreninden sonra arkadaþlarla Ýlhan Cavcav hakkındaki anılardan söz ediyorduk. Ben de bundan 13 yıl önce 26 Ekim 2003 günü Ankara'da oynanan Gençlerbirliði-Rizespor maçından bir olayı anımsadım ve anlattım. Bu maçta eski futbolcularımızdan Ali Eren Rizespor'da oynuyordu ve bir ara Youla ile itiþtiler. Hakem Cem Papila da yancının uyarısıyla Ali Eren'e kırmızı kart gösterdi. Tabii ortalık karıþtı. Bu olayı "Yenilsen de Yensen de" kitabındaki "KARAKOLDAKÝ NANKÖR ERKEK GÜZELÝ VE SAHANIN DEVRÝLMESÝNÝ ÖNLEYEN KAPTAN" adlı hikâyenin (Sayfa 97-105) sonunda anlatmıþtım. Oradan alıntılayarak devam edeyim:


    Þimdi de biraz soyunma odalarının olduðu yere gidelim ve orada neler olmuþ bir bakalım: Maçtan sonra Ali Eren soyunma odasına giden Youla’nın üstüne yürüyerek ona bir kafa atıyor. Araya futbolcular ve görevlilerin de girmesiyle olay yatıþtırılıyor. Ama Youla üç gün rapor alıp þikayetçi oluyor. Ali Eren de Youla’yı kendisine Ginece küfür ettiði gerekçesiyle þikayet ediyor ve karakolluk oluyorlar.

    Olay sonrasında Gençlerbirliði baþkanı Ýlhan Cavcav’ın verdiði demeç ise þöyle: “Ali Eren bu kulübün ekmeðini yemiþ bir futbolcudur. Ama hiç akıllanmadı. Bu yaptıðı nankörlük! Daha önce de tesislerde Phiri’yi bıçakla kovalamıþ ve öldürmeye kalkmıþtı. Phiri’yi elinden zor aldık ve Ali Eren’i de kulüpten uzaklaþtırdık. Bu olay Ali Eren için çok normal. Kendisinden davacıyız!…”

    Topraðın bol, mekanın cennet olsun baþkan...

    Kısa bir bilgi: Bugün, Ali Eren de cenaze törenindeydi.
    http://arsiv.ntv.com.tr/news/240928.asp

  8. #8
    Tarih 2013 Haziran, sezon bitmiþ, yaz tatili baþlamıþ. Ligde kalmanın baþarıldıðı bir sezonu daha geride bırakmıþtık. Aklımda kaldıðı kadarı ile iyi bir golcümüzün olmadıðı bir sezondu.
    Ýstanbul'dan dönüyordum. Atatürk Havalimanında uçaða binmeden transfer otobüsünde Ýlhan Cavcav ile karþılaþtım, selamlaþtık, sohbete baþladık.
    -Ýsmet misin sen? diye sordu.
    Hayır dedim. (Nedense beni hep Ýsmet'e benzetirdi bu 2. kez oluyordu. Ýsmet kimdi bilmiyorum ama muhtemelen Ankaragücü'nün eski futbolcusu, þimdiki hocası Ýsmet Taþdemir'e benzetiyordu beni)
    Beni tanımamasına raðmen samimi, alçakgönüllü tavrından ödün vermeden sürdürdük sohbeti:
    -Baþkanım takviye þart, takıma acil bir golcü lazım.
    -Tamam o iþi hallettik Stancu'yu aldık dedi heyecanla.
    Öyle þevkle söylemiþti ki ''Stancu'yu aldık'' sözünü, Stancu deðil sanki Messi geliyordu takıma.
    Ýçimden ''küme düþmüþ Orduspor'da problemli, küskün bir oyuncu olarak aklımda kalan Stancu mu kurtaracak bizi'' diye geçirdim.
    Meðer yanılmıþım, baþkanın heyecanla müjdelediði bu ismi gerçekten sevecek ve profesyonelliðine saygı duyacaktım..
    Baþkan bir kez daha ters köþe yapmıþtı.

  9. #9
    Manisa Alaþehir’de askerlik yaparken çıktıðım ilk çarþı izninde ufak kasabanın sokaklarını adımlıyordum. Üçer dörder katlı evlerin arasında yürürken, solumda duran ufacık kapılı kahvehanenin minicik penceresinde yazan “Gençler Birliði” yazısı gözüme iliþti. Þaþkınlıkla durup bir kere daha okudum. Harbi harbi, “Gençler Birliði” yazıyordu. Hemen kapıyı açıp içeriye girdim. Elinde çay tepsisi ile servis yapan hafif tombul, beyaz saçlı amcanın iþini bitirmesini bekledim. Göz göze geldiðimizde selam verip, “pencerede niye Gençler Birliði yazıyor?” diye bodoslama bir giriþ yaptım. Adam kısa bir süre beni süzdükten sonra, “burası Gençler Birliði’nin kahvesi de ondan” dedi. Ýyice þaþırıp, “Abi ben Ankara'dan gelmiþ, burada askerlik yapan bir Gençlerbirliði taraftarıyım. Nasıl Gençlerbirliði’nin kahvesi burası?” diye üstelediðimde amca gayet sakin bir þekilde, “E, sen Cavcav’ın Gençlerbirliði’ni tutuyorsun bizimkisi Alaþehir Gençler Birliði” diye yapıþtırmıþtı cevabı.

    Öyle ya, iki kuþak yetiþecek bir süre zarfında aynı kulübün baþında olursanız, yetiþen kuþaklar da sizi o kulüple özdeþleþtirirler.

    Ýþte bu yüzden; yıllar yılar geçse de, her kim aklında Gençlerbirliði’ni getirirse, beraberinde Ýlhan Cavcav ismini de hatırlayacak…

  10. #10
    Alıntı Tanıl Bora demiþ ki... Mesajı göster
    “BÝLABEDEL”
    Ankara Rüzgârı kitabı için kendisiyle yaptıðımız uzun söyleþiden sonra, meraklı gözlerle bakarak, hafif kuþkucu bir edayla, “Evladım, sen kuþyemiyle mi besleniyorsun, bir þey almayacak mısın?” diye sormuþtu. Bu çalıþmayı zevkle ve gururla yaptıðımı, para istemediðimi söyleyince üstelemedi. Sonra da toplantılarda falan, Ankara Rüzgârı her söz konusu olduðunda hep aynı þeyi tekrarladı (kendi çapında bir “Ankara tava” hikâyesi gibi!) : Kitabı “bilabedel” yapmıþ olduðumu övgüyle zikretti her seferinde.
    Ýlhan Cavcav’ın dillere destan “eli sıkılıðının” bir fıkrası gibi kabul edebilirsiniz bu masum anekdotu. Gerçekten, kitaptan bahsederken onu en fazla heyecanlandıran yanı buydu sanırım: “Bilabedel”!
    Ama “bilabedel”e sevgisi kadar, o “kuþyemiyle mi besleniyorsun?” yoklamasını da hesaba katmak gerek, Ýlhan Cavcav’ı anlamak için. “Hak geçmesin” endiþesi vardır orada, emeði karþılıksız bırakmama kaygısı vardır.
    Gençlerbirliði’ni de öyle yönetmedi mi? Mümkün olduðunca “bilabedel”e yakın olanı arayarak, fakat kimsenin hakkının kalmamasını daima gözeterek…
    Tabii bir de o “Evladım,” hitabındaki, o “bilabedel” sevincindeki samimiyet vardı. Köpürüp yatıþmalarında da görülen, bazen demeçlerinde gaf yapmasına yol açan, yalın samimiyet. Kuru, plastik bir resmiyet figürü deðil de “renkli þahsiyet” olması, bu sayedeydi.
    Baþkan’ı “bilabedel”iyle ve onu “sahici” kılan samimiyetiyle hatırlayacaðım.
    Eline saðlık Tanılcıðım. Bu arada ilk mesajını da Ýlhan Cavcav' için yazmıþ oldun.

  11. #11
    Alıntı Mustafa Ates demiþ ki... Mesajı göster
    Tarih 2013 Haziran, sezon bitmiþ, yaz tatili baþlamıþ. Ligde kalmanın baþarıldıðı bir sezonu daha geride bırakmıþtık. Aklımda kaldıðı kadarı ile iyi bir golcümüzün olmadıðı bir sezondu.
    Ýstanbul'dan dönüyordum. Atatürk Havalimanında uçaða binmeden transfer otobüsünde Ýlhan Cavcav ile karþılaþtım, selamlaþtık, sohbete baþladık.
    -Ýsmet misin sen? diye sordu.
    Hayır dedim. (Nedense beni hep Ýsmet'e benzetirdi bu 2. kez oluyordu. Ýsmet kimdi bilmiyorum ama muhtemelen Ankaragücü'nün eski futbolcusu, þimdiki hocası Ýsmet Taþdemir'e benzetiyordu beni)
    Beni tanımamasına raðmen samimi, alçakgönüllü tavrından ödün vermeden sürdürdük sohbeti:
    -Baþkanım takviye þart, takıma acil bir golcü lazım.
    -Tamam o iþi hallettik Stancu'yu aldık dedi heyecanla.
    Öyle þevkle söylemiþti ki ''Stancu'yu aldık'' sözünü, Stancu deðil sanki Messi geliyordu takıma.
    Ýçimden ''küme düþmüþ Orduspor'da problemli, küskün bir oyuncu olarak aklımda kalan Stancu mu kurtaracak bizi'' diye geçirdim.
    Meðer yanılmıþım, baþkanın heyecanla müjdelediði bu ismi gerçekten sevecek ve profesyonelliðine saygı duyacaktım..
    Baþkan bir kez daha ters köþe yapmıþtı.
    Bir de tesislarda antrenmanda karþılaþtıðımızda "Sen Ýsmet misin?" diye sormuþtu Musafa...

  12. #12
    Alıntı Mehmet Ali Çetinkaya demiþ ki... Mesajı göster
    Manisa Alaþehir’de askerlik yaparken çıktıðım ilk çarþı izninde ufak kasabanın sokaklarını adımlıyordum. Üçer dörder katlı evlerin arasında yürürken, solumda duran ufacık kapılı kahvehanenin minicik penceresinde yazan “Gençler Birliði” yazısı gözüme iliþti. Þaþkınlıkla durup bir kere daha okudum. Harbi harbi, “Gençler Birliði” yazıyordu. Hemen kapıyı açıp içeriye girdim. Elinde çay tepsisi ile servis yapan hafif tombul, beyaz saçlı amcanın iþini bitirmesini bekledim. Göz göze geldiðimizde selam verip, “pencerede niye Gençler Birliði yazıyor?” diye bodoslama bir giriþ yaptım. Adam kısa bir süre beni süzdükten sonra, “burası Gençler Birliði’nin kahvesi de ondan” dedi. Ýyice þaþırıp, “Abi ben Ankara'dan gelmiþ, burada askerlik yapan bir Gençlerbirliði taraftarıyım. Nasıl Gençlerbirliði’nin kahvesi burası?” diye üstelediðimde amca gayet sakin bir þekilde, “E, sen Cavcav’ın Gençlerbirliði’ni tutuyorsun bizimkisi Alaþehir Gençler Birliði” diye yapıþtırmıþtı cevabı.

    Öyle ya, iki kuþak yetiþecek bir süre zarfında aynı kulübün baþında olursanız, yetiþen kuþaklar da sizi o kulüple özdeþleþtirirler.

    Ýþte bu yüzden; yıllar yılar geçse de, her kim aklında Gençlerbirliði’ni getirirse, beraberinde Ýlhan Cavcav ismini de hatırlayacak…
    O kadar çok Gençlerbirliði var ki say say bitmez Mehmet Ali... Bizimki milletin dilinde "Cavcav'ın Gençlerbirliði."

  13. #13
    Ýlhan Cavcav’ı 38 yıllık baþkanlıðında son 10 yılıyla deðerlendirirseniz, çok sayıda hata ve günahı göreceksinizdir. Ancak baþkanlık yaptıðı 38 yılın sonunda geriye, þahane tesisleri, iþleyen bir altyapısı olan, ekonomik olarak belki aza tamah eden ama kendi ayakları üzerinde duran bir camia bıraktı. Sadece o da deðil, bu kulübün sonsuza dek yaþaması için ne yapması gerektiðini bazen laf arasında söyledi, bazen de gösterdi.

    Takım giderlerini hep düþük bir seviyede tuttu, ayakta kalmayı, baþarılı olmanın önüne koydu, çünkü defalarca dinlediðimiz “Ankara Tava” hikayesindeki gibi yokluk zamanlarından geliyordu. Gençlerbirliði’ni 90larda baþarıya taþıyan yabancı transferi, 90ların sonunda altyapıdan çıkmaya baþlayan oyuncuları, 2000lerin baþında doðru yerli-yabancı transferleri ve Ersun Yanal tercihi oldu. Belki hepsini bir arada yapmayı çok iyi baþaramadı ama dönem dönem kulübün saygı görmesini saðlayacak þeyleri de akıl eden Baþkandı! Tarık’tan aldıðı parayı 5 oyuncuya yatırmak yerine tesisleþmeye harcadı. Bir oyuncu satıþı ile bir gelecek kurdu.

    Gençlerbirliði tribünleri hep “farklı” olarak gösterildi, evet farklıydı çünkü bu farklılıðın doðmasını saðlayacak bir ortam vardı. Cavcav’ın baþkanlıðı döneminde tribüne rantın sokulmaması (ya da çok az seviyede tutulması) bu farkın doðmasını saðlayan etkenlerdendi. O yıllarda bütün takımlar “paralı asker taraftar grupları” yaratırken, Cavcav bunun hep karþısında durdu. Bu konularda hakkını ödeyemeyiz. Ayrıca hepimiz biliyoruz ki, bu takımın babası gibi, her deplasmana giden, takım için her þeyi yapan bir baþkandı. Çalıþanının hakkını ödeme konusunda dürüst bir kulüp sistemi yarattı, defalarca konuþtuðumuz, site için, gencler.org için röportaj yaptıðımız futbolcular, aðız birliði etmiþcesine diðer takım oyuncularına göre az kazandıklarını ama kafalarının rahat olduðunu söylediler. Hiçbir oyuncunun, emekçinin alacaðını bırakmadı, Gençlerbirliði adını FÝFA soruþturmalarına konu yapmadı.

    Özellikle son 10 yılını çok tartıþtık. Sırf ucuz olduðu için yapılan anlamsız yabancı transferleri, teknik direktörlerin aleni biçimde iþine karıþması, zamansız yapılan futbolcu satıþları, taraftarı hiçbir zaman muhatap almaması hatta yok sayması, bazen taraftar için onur kırıcı ifadeler kullanması, destek isterken Gençlerbirliði taraftarı ifadesi yerine Ankaralı ifadesini tercih etmesi, etrafındaki birkaç adamı tüm taraftarın baþı sanan zihniyeti hepimizin asabını bozdu. 2006’daki Genel Kurul’da olanları, belli baþlı sevimsiz kiþileri kulüpte tekrar tekrar istihdam etmesi, asla kabul edilebilecek þeyler deðildi. Zaten bu kadar hatanın sonunda kulüp zamanla 2001-2006 seviyesinin çok altına düþtü, sıradanlaþtı.

    Son 10 yılda Cavcav’dan hiç mutlu deðildik ama hiçbir zaman Gençlerbirliði sevgisinden þüphe etmedik. Ýyi yapıyordu, kötü yapıyordu ama ne yapıyorsa, Gençlerbirliði’ni sevdiði ve düþündüðü için yapıyordu. Açıklamalarından Fener’e bulaþtıðı ya da teþvik primini onayladıðı “sansasyonel” cümleleri attıðınızda, hep Gençlerbirliði’nin sonsuza dek yaþaması için neler yapılması gerektiðini anlatıyordu. Stad yapmak, Gençlerbirliði Koleji kurmak hayalleri arasındaydı. Asla 3-5 pahalı transfer için Kulübün geleceðini tehlikeye atacak bir baþkan olmadı. Ýlhan Baþkanın yönetim mantıðıyla “belki baþarısız kaldık ama asla kulüpsüz kalmadık!”

    Bugün futbol büyük bir finansman oyunu, karþımızda dev gibi Ýstanbul takımları, ait oldukları þehrin önde gelen iþ adamları tarafından finanse edilen þehir takımları, belediye gelirleri ile nemalanan ucubeler, sırtlarını dayadıkları siyasi irade tarafından takviye edilen þirket takımları var. Burada olmak, burada kalabilmek bile Gençlerbirliði gibi kendi yaðında kavrulan bir camia için az þey deðil! Hatta üzerine biraz dikkatli düþündüðümüzde, bizim sıradanlaþtıðımızı düþündüðümüz bugünlerde bile, bu ligde olabilmek baþarı olabilir.

    Tüm günah ve sevaplarını da bir yana bırakıyorum. 2012’de Samsun deplasmanına giderken TÞÖF’de karþılaþıp, yanına yapılmayan transferler nedeniyle hesap soran bir tavırla gittiðimizde “çocuklar ne kadar stad kirası veriyoruz biliyor musunuz?” ile baþlayan babacan konuþması bile, o’nu içten içe sevmek için bir nedendi. Geçen sene gazetecilik yaptıðını zanneden bir kendini bilmezin, kendisine karþı tutunduðu çirkin tavra, biz Ýlhan Cavcav muhalifleri olarak müdahale edip karþı çıktık! Çünkü O bizim Ýlhan Cavcav’ımızdı, kendimiz kızabilir, söylenebilirdik ama bunu baþkası yaptıðında, üstelik üslubu tutturamadıðı, gerekli saygıyı göstermediðinde, hep beraber arkasında durmayı da bilirdik. Aynı hissiyatla defalarca Ýstanbul takımı taraftarlarına karþı da koruduk.

    Þimdi hepimiz bir telaþ içindeyiz. “Acaba ne olacak bu kulübün hali?” sorusu hiç olmadıðı kadar çok seslendiriliyor. Cavcav’ın yönettiðinden daha iyi yönetilebileceðini bilsek de, O’nun kadar kulübe baðlı, varıyla yoðuyla Gençlerbirliði için çalıþacak biri mi gelecek, yoksa kulübün kaynakları ve ismini kendi adına kullanacak biri mi olacak diye endiþeleniyoruz. Yani aslında þimdiden O’nun eksikliðini hissediyoruz. Mekanı Cennet, topraðı bol olsun!

    Edit: samsun deplasmanı 2011 (maksut'a teþekkür)

  14. #14
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    17 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    C Blok/23
    Mesajlar
    74
    Gençlerbirliði ile tanıþmam Serkanların 2011 yılında Samsun'a deplase olduðu zamanlara denk gelir. Serkanlar o akþam deplasman dönüþü ayaklarının tozuyla Eskiyeni'ye geldiler. Unutmam, Serkan her zamanki gibi heyecanlı heyecanlı Cavcav'la karþılaþmalarını anlattı: "Gençler, yolda mola verince Cavcav'la karþılaþtık. Sitem etmek için yanına gittik, adama hak vererek arabaya geri döndük! (Serkan güler bu arada)" O an "Oha lan, koskoca takımın baþkanıyla konuþabiliyorlar!" diye düþünmüþtüm. Tabii ki bir takımın baþkanıyla ayaküstü konuþabiliyorsan takımın tesislerine de rahatlıkla girer çıkar, takımını antremanını izleyebilirmiþsin. Ýlhan Cavcav yönetimsel olarak þeffaf deðilse bile takım-taraftar arasında þeffaflıktan yanaydı.

    2012 sezonu sonunda tesislerde Fuat Hoca ile taraftar gruplarından üç beþ kiþi toplanarak kulüp binasında yarım saat bir görüþme yapmıþtık. Salonda Mehmet Sedef televizyon izliyordu; biz masaya geçtik. Sohbet koyulaþmaya baþlayınca çay daðıtımına baþladılar. Masadan biri, kim olduðunu hatırlamıyorum, "gençler, bir bardak çaydan fazlası yok ha, baþkanı kızdırmayalım" diyerek güldü. Ýnsan tabi "bir bardak çay lan, ne olacak ki?" diyor ama adam onu bile düþünürmüþ.

    Ben de Serkan gibi, daha þimdiden eksikliðini hissediyorum. Gençlerbirliði'nin baþından bu þekilde ayrılacaðını düþünmediðimdendir belki. Tabii þimdi geçmiþe dönüp bakınca baþkanın kulüpten kendi isteðiyle ayrılmasına ihtimal veren kendime gülüyorum. Kimse çocuðu olarak gördüðü bir þeyi ölümünün sonuna kadar bırakamaz ki. Mekanı Cennet olsun, topraðı bol olsun, nur içinde yatsın!

  15. #15
    Ufacık çocuktum. Babam elimden tutup maça götürürdü. Bir gün tribünlerde müthiþ bir coþku, herkes bütün dertlerin çaresi bulunmuþ gibi mutlu, G.Birliði þampiyon olup birinci lige yükselmiþti. Tribünlerde “Büyük Baþkan” tezahüratları, Ýlhan Cavcav seyirciyi selamlıyordu.

    Ýlkokulu bitirdim. Artık ben elinden tutup kardeþimi maça götürüyordum. Kupa finalinin ilk ayaðında beþinci golümüzün sevincini tribünde yaþarken Ýlhan Baþkan da mutluluktan uçuyordu.

    Okulumun karþısına toprak bir saha yapıldı. Her geçen gün tesis büyüdü. Her yaþtan sporcular kar, kıþ, güneþ demeden ter dökmeye baþladı. O çocukların bazıları geleceðin futbol yıldızları oldular. Arada bir kalın paltolu bir adam gelir saða sola talimat yaðdırırdı. Ýlhan Baþkan teftiþdeydi.

    Lise çaðına geldim. Top oynadıðımız arsalara inþaat yapıldı. Semtlerin siluetleri ve sakinleri deðiþti. Artık bu þehir çocukluðumdaki Ankara deðildi ama Ýlhan Baþkan hala baþımızdaydı.

    Yaþam rüzgarı beni þehrimden kopardı. Ankara’dan en sık gelen misafirim Gençlerbirliði’mdi. Ne zaman Sarıyer’de, Zeytinburnu’nda maçımıza gitsem Ýlhan Baþkan oradaydı.

    Ýþ hayatına atıldım. Sakarya, Kocaeli, Bursa’ya günübirlik gidip maçımızı izleyip dönerdim. Ýlhan Baþkan da hep aynı kentte olurdu.

    Evledim, çocuðum dünyaya geldi. Karlı soðuk günlerde evimde sıcacık çayımı içerek maçlarımızı izlerken en uzak deplasmanlarda Ýlhan Baþkan takımın baþında þeref tribünündeydi.

    Hakemlerin ciðerimizi yaktıðı maçlardan sonra sövmekten sesimizin kısıldıðı anlarda Ýlhan Baþkan gereken tepkiyi verir yüreðimize su serperdi. Hakem hakkında ne düþündüðünü soran muhabire gülerek “Allah bu tür hakemleri baþımızdan eksik etmesin” diyip lafı gediðine oturturdu.

    Bazı sezonlar kendimizi küme düþme kabusu içinde bulurduk. Herkesin kafası kesilmiþ tavuk gibi telaþla ortalıkta dolaþtıðı anlarda Ýlhan Baþkan harekete geçer, lazımsa hocayı kovar, futbolcu transfer eder, bizi düzlüðe çıkarırdı. Ne kadar endiþeli olsak da bilirdik ki Ýlhan Baþkan oradaydı ve mutlaka bir çözüm bulurdu.

    Sonra kendim gibi G.Birliði sevdalısı aðabeylerimle tanıþtım. Bazıları bu kulübe yönetici olarak da hizmet etmiþ pırlanta gibi insanlardı. Onların sayesinde Ýlhan Baþkan ile tanıþtım. Efsane tüm heybetiyle karþımda duruyordu. Ýstanbul maçlarından önce otelde ziyaretine gitmeye baþladık. Ýlhan Baþkan’ı lobide bir televizyonun karþısında gündüz maçlarını izlerken bulurduk hep.

    Toplanıp Ankara’ya maça giderdik. Önce kulübe uðrar havayı koklardık. Ýlhan Baþkan’ın odasına 30 yıllık dostumuzun yanına girer gibi girerdik. Bizi görünce mutlu olduðunu gözlerinden anlar, Geremi’yi Real Madrid’e satıþ hikayesini bir kez daha dinlerdik.

    Ýlhan Baþkan Ankara’nın inatçı keçilerileri gibi, ilerleyen yaþına, saðlık problemlerine, deðiþen dünyaya raðmen mücadelesine son nefesine kadar devam etti. Bu özelliði sahadaki takıma da sirayet etmiþti. Çoðunluðu altyapıdan gelen mütevazi kadrolarla dünya yıldızı diye nitelendirilen oyunculara sahayı dar ederdi takım. Yenerdi, yenilirdi ama asla pes etmezdi çocuklarımız.

    Zaman, mekan, insanlar deðiþirdi ama Ýlhan Baþkan hep oradaydı. O bizim çocukluðumuz ve gençliðimizden kalan bir masal kahramanıydı. Þimdi Ýlhan Baþkan da gitti... Þanına yaraþır bir cenaze töreni ile... Hepimizin hayatına anlam katan bir kulübü yoktan var etti. Neredeyse bir ömür Ýlhan Baþkan’la güldük, Ýlhan Baþkan’la aðladık. Kalabalıðın arasında daha yalnızım þimdi. Dünya daha tenha. Güle güle Büyük Baþkan. Seni unutmak mümkün mü?
    Konu onur_aydogan tarafından (25-Jan-2017 Saat 07:53 ) deðiþtirilmiþtir.

  16. #16
    Görmeyenler olabilir, Bugün Cumhuriyet'te Baðıþ Erten'in yazısı.

    "Yararlı" bir yazı, aþaðı yapıþtırıyorum.
    Sevgiler

    Ýlhan Cavcav’ı nasıl bilirsiniz? Cenaze namazını kılan imam için olabilir ama bizim için doðru soru bu deðil. Önce baþka sorular sormak gerek. Cavcav’ın ölümünü futbolumuz için bir kayıp olarak görüyor musunuz? Kendinizi nasıl tanımlarsınız: Cavcav-sever misiniz, sevmez mi? Birkaç arkadaþla bunları konuþtuðumuzda aramızdan bir Fenerbahçeli þöyle bir tanım yaptı: “Seviyorum diyemem. Ama sevmiyorum demem de zor. Sorsan
    nesini sevmiyorsun? Tanımlayamam. Ama sevmeye de bir gerekçe yok. Ne hissettiðimi pek anlamadım.” Türkiye’de futbolun neredeyse 40 yıldır aktörü olan, son 25 yılın aðırlıklı bir bölümünde önemli bir referans haline gelen, tarz yaratan, kültür oluþturan, hayatta her þeyden çok futbolu seven bir ikon için ne zor, ne karmaþık bir yorum deðil mi? Ama cevaptaki gerçeklik payını da yadsıyamıyoruz, karmaþık duyguları da... Ýçimize sinmiyor, ama aksini de söylerken dilimiz dolanıyor.

    Herkes geçti, o kaldı
    Sanırım doðru soru þu: Ýlhan Cavcav’ı nasıl okumalı? Önce indirgeyerek bakalım. Memlekette bir salgın hastalık gibi her yeri fetheden ‘tek adam’ kültürünün, futbolumuzun her hücresine sinmiþ ‘iliþkiler aðının’ bir parçası mı diyeceðiz sadece? Ya da Türk futbolunun kara kutusu mu? Sosyal medya acımasızlıðında bunlar iltifat kalıyor. ‘Futbolun tüccarı’ diyen de var, ‘anasının gözü’ diyen de... Hatta beterleri de... Bunca yıla yakıþtırılmayacak bir sertlik bu.
    Övenlerin tanımları da tek deðil, çeþitli. Duayen, büyük baþkan, efsane, babacan, iþini bilen, kadim kulüpçü... Cenazesinde bakanlar, baþbakanlar, yani devlet erkânının tepesi de var ama onun belgeselini yapanlar bu memleketin namuslu akademisyenleri, aydınları da... Süleyman Seba’yla, Özhan Canaydın’la güzeller güzeli fotoðraflarını paylaþanlara rastlamak da mümkün, birileriyle aðız dalaþına girdiði görüntüleri dillere pelesenk etmeye çalıþanlar da...
    Buralara takılırsak birçok Cavcav bulmak mümkün. Herkesin kendi durduðu yerden tanımlayabileceði kadar uzun süre görev yaptı o. Herkes geçti, o kaldı. Futbolun en amatör, en naif günlerinin kahrını çekti; toprak sahaların, çamurların, buzların lanetini gördü. 1970’lerde kulübün dip noktasına da þahitlik etti ve dolu dolu kasalarla, Süper Lig bolluðunu da... Bire alıp ona sattıðı günlerde alkıþlandı, her canı sıkıldıðında teknik direktör deðiþtirdiðinde eleþtirildi, ama o hep sabit kaldı. Düþünün neredeyse 100 yıllık kulüp tarihinin üçte birinde o vardı. Sanki dünya deðil de etrafındakiler döndü. Ne diyordu o pankart? “Gençler yaþlanır, Cavcav ölmez!”

    Mirasa kim sahip çıkacak?
    Bana kalırsa tanımlamaya çalıþtıkça iþin içinden çıkamayacaðız, ama çok daha çok hatırlayacaðız onu. Bir yanıyla 70’li yılların tutumlu esnafının belki de son temsilcisiydi o. Sorumsuz sorumlu yöneticilerin har vurup harman savurduðu, herkesin ucundan köþesinden bir þeyler tırtıkladıðı, transfer paralarının ‘bal tutan parmaðını yalar’ ilkesiyle harcandıðı bir ülkede kasası dolu, eli sıkı, haddini bilen, oyuncu fabrikası gibi çalıþan bir kulübün örnek baþkanıydı. Ama aynı zamanda ‘ortalamanın’ yılmaz bekçiliðiyle tipik bir ‘düzen adamı’. Þampiyonluktan, sonuçlardan çok hassas dengeleri kolladı. Karanlık ya da aydınlık, camiadaki her figürle baðı vardı, Kulüpler Birliði baþkanlıðı yaptı ama muhtemelen 2003’teki travmanın sonucu (Mutlu Çelik’in kulakları çınlasın) þampiyonluða belki hiç inanmadı. Unutmayın, bir ara takım doludizgin gittiðinde önce primleri nasıl ödeyeceðini düþünen, yeni yapılan fitness salonunun ıþıkları açık kalmasın diye endiþelenen birinden bahsediyoruz. Bu tip kaygıları baþarılarına galebe çalan biri yani... Fakat, her durumda iþini, futbolu, memleket hallerini iyi bildiði tartıþılmaz. Çok sevdiði de…
    Ýnsan merak ve kaygıyla bekliyor: Þimdi o özenle kurduðu kulüp bakalım nasıl yönetilecek? Uzun yıllar boyunca tane tane biriken o güzel taraftarın kulüple iliþkisi yeniden nasıl kurulacak? Kim temsil edecek yeni Gençler’i? Onun mirasına nasıl sahip çıkılacak?
    Bunları daha çok konuþur, yazarız. Fakat þu gerçek deðiþmeyecek. Cavcav da gitti ve futbolun rengi biraz daha soldu. Bir yanı kara, bir yanı kızıl baþkan! Topraðın bol olsun.

  17. #17
    Genclerbirligi denince ilk aklima gelen on kisiden biri (Ilhan Cavcav, Erol Agagil, Aksit Ozkural, Mehmet Ali Cetinkaya, Gultekin Aktan gibi grubun bir parcasi) ve -tanimadiklarim beni affetsin- en bilgilimizdir Tanil Bora ve bu yaziyi "yararli" olarak nitelemesinin nedenini dusunup duruyorum ve aklima su ihtimaller geliyor:

    1. Yazarin yazdiklarina katiliyor ( Olamaz diyorum, ilk defa Tanil Bora'ya katilmadigim bir sey olur o zaman tum hayatim boyunca diyorum).
    2. Bagis Erten referans olarak arkadas grubunu ele alip, onlarin dusuncelerine gore hareket ettigi icin hep iclerinde Ilhan Cavcav gibi bir yonetici olmamasinin kiskancligini yasiyor, bunu gostermek istiyordur (Toplumbilimci bir ustadimiz oldugu icin sevinmeliyim diyorum).
    3. Uzun uzun, bos bos konusup, medyada kendinize yer bulabilirsiniz, bunu anlatmaya calisiyor (iste budur diyorum).

    Otuzdokuz yila yakin bir sure Yurdasen Karahasan, Mahmut Uslu, Ergun Gursoy, A.Albayrak, Sefa Sirmen gibi adamlarin kulube bulasmasini engelleyen, basimizi dik tutmamizi saglayan Buyuk baskanimizi saygiyla aniyorum.

  18. #18
    ALKARA Abreg Çelem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    9 Jun 2012
    Bulunduðu yer
    Samsun
    Mesajlar
    336
    Camiamıza dıþarıdan bakanların algılayamadıðı bir baþka konuyla ilgili olarak facebook'ta yazılan iki yazıyı aktarıyorum aþaðıya:

    Erdem Ceydilek:
    "N'oldu Gençlerliler, o kadar kızdınız adama, þimdi üzülüyorsunuz. Kör ölür, badem gözlü olur tabi" diyenler.. Siz en iyisi demeyin bir þey. Camiadan olmayan birinin Cavcav'ın deðerini anlamasını beklemiyorum zaten. Siz onu hep Ýstanbul basınının karikatürize ediþleriyle tanıdınız çünkü. Çoðunlukla kızdık, eleþtirdik Ýlhan Baþkan'a ama bu kulübe olan katkısını ve sevgisini hiç tartıþmadık. Bir belediyeye, bir siyasetçiye, bir þirkete ya da müþterileþmiþ milyonlarca taraftarın desteðine sahip olmayan bir camiayı var etmek ve bu var oluþu elinden geldiðince temiz kalarak yapmaya çalıþtıðını bildik. Evet çok eleþtirdik, çokça istifaya davet ettik, devirmeye bile çalıþtık. Ama tüm bunlar, Gençlerbirliði camiasının iki gündür yaþadıðı hüzne laf etme ve bu hüznün samimiyetini sorgulama hakkını vermiyor kimseye. Kendi yaðında kavrulan, herkesin herkesi tanıdıðı ufak, güzel bir camiayız biz. Gençlerbirlikli olduðumuzu ucundan kıyısından da olsa bilenlerin arayıp, sanki aileden cenaze çıkmıþ gibi telefon açıp baþ saðlıðı dilediði insanlarız. Ana akımın zehrinde boðulmuþ zihinlerizle gelip, hüznümüze de kederimize de yargıç olmaya hakkınız yok. Gölge etmeyin


    Orcan Yiðit:
    Sevgili kör ölür badem gözlü olur ithamcısı arkadaþlar.
    Öncelikle þu konuda bir anlaþalım. Profesyonel takım tutan insanlar endüstriyel futbol karþıtı deðildir. Bu içeriden mücadele edebileceðiniz bir durum deðildir. Modern futbola karþı olabilirsiniz, kurarsınız kendi kulübünüzü, elinizden geleni yaparsınız, örnekleri mevcut.
    Gelelim Gençlerbirliði'ne. Küçük camiadır. Duvarınıza Ýlhan Cavcav'la çekilmiþ dolu resim düþmesinin sebebi de budur. O resimlerin de muhtemelen hiçbiri "baþganım bir foto" diye çekilmemiþtir. Gençler taraftarı bilir ki futbolcusu, hocası, yöneticisi ve baþkanı ulaþılabilirdir.
    O resimlerdekilerin çoðu yıllardır resimdeki diðer beyefendiye karþı çıkan, mücadele eden, sesini çıkaran insanlardır. Cavcav ile son karþılaþmamda Passolig yüzünden tartıþmıþ biriyim. Kendisini herkesin ortasında taraftarı satmakla itham ettim. Fikir birliðine varamadık, ne tesislerden atıldım, ne de güvenlikle bir sıkıntı yaþadım.
    Ýlhan Cavcav Gençlerbirliði'ni bir odalı bir kulüp olmaktan altyapısı ve tesisleri üst düzey bir kulüp haline getirmiþtir. Elbette bu kendi iþlerinde de faydalı olmuþ, Türkiye un ve buðday piyasasını kontrol eder hale gelmiþtir. Büyük sermaye sahibidir ancak konumuz bu deðildir.
    Cavcav öncesi Þengel sonrası dönemi bilenler takımın kimlerin elinde oyuncak olduðunu bilirler, bilmeyenler ister araþtırsınlar, isterlerse de kendi kulüplerinin mevcut yönetimlerine baksınlar.
    Cavcav yönetimde özellikle son 12 senede çok büyük hatalar yapmıþtır. Bu da Gençlerbirliði camiası dıþında kimseyi ilgilendirmez. Cavcav 39 yılda Gençlerbirliði'ni baðımsız tutmayı baþarmıþtır. Bu da mevcut düzende herkesi ilgilendirir, herkese de örnek olmalıdır.
    Ýnsanların sadece veda etme amacıyla (neticede belki gereðinden de uzun süren bir devir kapandı) baþkanla resimlerini paylaþmaları normal bir davranıþ, kimi için bir yas tutma þekli, kimi için ise basit bir anma. Buna gelen saçma sapan eleþtirilere de eþit düzeyde bir saçmalıkla (elimden geleni yapacaðım bakın) karþılık vereyim. Fidel de tek adamdı. Saçma deðil mi?
    a|c

    Kalpaðımı alır giderim...

  19. #19
    Sevgili kardeþim Ziya Adnan'ın Birgün gazetesindeki (27.01.2017) yazısı: "Ýlhan Cavcav’ın ardından..."

    Link:

    http://www.birgun.net/haber-detay/il...an-144730.html

    Ziya'nın, yazısında sözünü ettiði söyleþiyi 2015 yılının Eylül ayında Ýlhan Cavcav'ın Sincan Oranize Sanayi Bölgesindeki fabrikasında yapmıþ, bir de beraber fotoðraf çektirmiþtik. O günlerde rahatsızlıðı vardı ama durumu çok kötü deðildi; fabrikasına gidip geliyordu, saðlık kontrollerini yaptırıyordu.

    Ýsim:  İlhan Cavcav - Ziya Adnan - Necdet Özkazancı(10.09.2015) Küçük.jpg
Görüntüleme: 63
Büyüklük:  86.2 KB (Kilobyte)

  20. #20
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    20 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    Kızılay
    Mesajlar
    310
    seksen öncesiydi. sınırsız atı emek sermaye birikimi kendisinden kimsenin böyle birþey talep etmemesine raðmen gene dünyayı yeniden þekillendirmeye kalkıþmıþtı. her on senede bir olduðu gibi sistem gene kriz yaratmıþtı ve benim kısaca salyalı kapitalist dediðim kimine göre vahþi kapitalizm, tam adı da sınırsız artı emek sermaye birikimi olan mutlak sömürü düzeni, içine sürüklendiði krizin hasarlarını çalıþan kesimlere, yoksul halka yıkmak için bir dizi baskı ve þiddet içeren cendereyi halka dayamıþtı.
    ürettiðinden payına düþeni alamayan zaten zordaki emekçi kesim dahada zorlaþan yaþam þartları karþısında naçar kalıyordu. köylüler ve yoksullaþan halk yıðınları baþkalarının ayıplarının kendilerine fatura edilmesine öfkelenip yollara dökülmüþtü. ülke geneline yayılan hak arayıþ mücadeleleri top yekün protestolara dönüþmesi uzun sürmedi. hak arayan insanlara karþı devleti koruma adında þiddet yasalarının, faþist baskıların ve bütün bunların yetmediði yerlerde militarist gücün acımasızca kullanıldıðı günlerdi. artık ülkede kan, zulüm, iþkence fütursuzca uygulamaya sokuldu.

    anti kapitalist hareketin olmazsa olmazı aydın kesimi olan öðrenciler; protestonun, baþ kaldırmanın, karþı koymanın, haklı direniþin liderliðini üstlendiler. okullar eðitimin yanında direniþ merkezlerine, boykot hareketlerinin örgütlendiði alanlara döndü. altmıþ sekizlilerin baþlatıp, þekillendirdiði. sınırlarını koyduðu anti kapitalist hareketin içine bi fiil daldı yetmiþ sekizliler. nasıl dalmayacak?. kiminin abisi, kiminin babası, anası, ablası ya bir fabrika bahçesinde, ya bir tarlada yoksulluða karþı direnirken baskı ve þiddete maruzdu.

    direniþ hareketleri yükseldikçe baskınında sertleþtiði günlerde girmiþtik ankara devlet mimarlıða.. maltepedeki eski adı yükseliþ, yeni adı da gazi üniversitesi olan a.d.m.m. akademisine. artık maltepede kavganın gürültünün ortasında bizde vardık, onlarda..
    okuldan tek çıkıþ olan sokak, maltepeye kadar dümdüz uzanırdı ve tamda koç yurdunun altındaki dükkandan bozma kulüp binası denmeyecek kadar küçük kulüp odasına doðru çıkardı. uzunca bir zaman alan yol boyunca hep bunları faaliyet halinde görürdük. çarık saðlamsa taksilerle, yok deðilse yoldan çevirip pazarlık ettiklerini gördüðümüz cebeci emek dolmuþlarıyla maçlara veya antremanlara giderlerdi. üstleri baþları çamur içerisinde döndüklerinde çıkarırdık bunları..
    kavganın gürültünün ortasında gözümüze çarpardı bunların gidiþ geliþleri. polis coplarından, dipçiklerden, panzerlerden kaçarken bahçelerine düþerdik bazen..
    bizimki böyle baþladı.. taraftarlık denmez ama o acılarla, zorluklarla yakınlaþtıðımız garip bi samimiyet..
    onlarında yoktu la.. görüyoduk iþte.. yokluðun birlikteliði, gardaþlık..

    rahmetlinin gençlerbirliði baþkanlıðına seçilmesi de o yıllara rastlar. ortamın oluþmasının beklenmesini müteakiben yürürlüðe konulan faþist seksen darbesi sonrasında yeni dünya düzenine garkolup, okulu bitirme sürecinde gene beraberdik. kulübün yanındaki kahvelerde üniversite tavlası langırt falan oynardık. station dolmuþlarla antremana, maça gidip gelen bunları görürdük hala.. hatta anıttepedeki turnuvalarda sınıf arkadaþımız, þekersporlu ümit’in samimi arkadaþı gençlerbirliði saðbeki mehmet kızıltepe’yi sınıf takımda oynatırdık. rahmetlinin etkisini göstermeye baþladıðını, iþlerin yoluna koyulmasıyla, para yüzü gördüklerini iyi biliriz.. çok sıkıntı çektiklerine þahidiz. hepsi gözümüzün önünde oldu. nasıl çamurdan çıkıp, avrupaya yol aldıklarını birebir gözlemledik.

    bunlar bir gün bir otobüs almıþlar. taksilerle dolmuþlarla gidip gelmekten, deplasman masraflarından kurtulmak için o zamanların gözde otobüsü 302’yi çekmiþler kulübün önüne.. maltepede pırıl pırıl parlıyor kulübün renklerini taþıyan mübarek.. her tarafını süslemiþler, oyuncular etrafında gezinip duruyorlar, kurbanlar kesiliyor, sevinç tavan yapmıþ..
    la bi otobüse bu kadar sevinilir mi?. dedik ya yokluðun gözü kör olsun..

    sayın ilhan cavcav böyle bir kulübü aldı avrupada adının hece hece ezberleneceði söylenen bir kulüp haline getirdi. bizi çocuðu gibi gördü. profesyonelce eðitim bile olsa baþka ellere vermedi. hep üstümüze titredi. bizi dıþarıdaki tehlikelerden yamyamlardan koruma uðruna ömrünü verdi..

    hep iyi günleriyle anacaðız..
    Konu MehmetGUNER tarafından (31-Jan-2017 Saat 09:16 ) deðiþtirilmiþtir.

  21. #21
    Habertürk gazetesinin Ankaralı spor yazarı Atilla Türker'in 29 Ocak 2017 günü yayınlanan yazısı: "Ýlhan Cavcav"

    Link:

    http://www.haberturk.com/yazarlar/at...9-ilhan-cavcav

  22. #22
    ALKARA
    Üyelik tarihi
    17 Mar 2013
    Bulunduðu yer
    Angara'nın göbüðü
    Mesajlar
    177
    Yaklaþık 10 yıl önceki bir genel kurul sırasında Ýlhan baþkan kürsüde konuþmasını yaparken(e) ön sıralardan bir üyemiz baþkana laf attı. Artık yaþlandıðı ve bırakması gerektiði yönünde bir sataþmaydı bu. Doðal olarak baþkan sinirlendi ve iki elini yumruk yapıp havaya kaldırarak tıklım tıklım dolu olan salona þöyle seslendi; " Bana hiç ölmeyecekmiþim gibi geliyor, hayat güzel yaþamak ondan da güzel"

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •