Ben izninizle konuyu Tanıl Abi'nin 08.07.2008 tarihinde Radikal'de yazdıðı yazıyı paylaþarak açıyorum.

http://www.radikal.com.tr/spor/uzulm...kci-mi-887302/

Üzülmez: 'Deli' mi, has emekçi mi?

Beþiktaþ bir senede dört Ýbrahim'iyle de vedalaþtı. Kaþ ve Akın baþka baþka takımların yolunu tuttuktan sonra Ýbrahimî kavimden iki kaptan Toraman ve Üzülmez de terlik kavgasından kadro dıþı bırakıldı. Bu kavganın devamı nasıl gelirse gelsin... Ýbrahim Üzülmez, unutulacak futbolcu mu?

Terlik, ‘modern mahrem’in bir numaralı kıyafet aksâmıdır! On-on beþ yıl öncesine kadar, kamplardan alınan görüntülerde sere serpe yayılmıþ topçuların gazi ayaklarındaki terlikler, tokyolar yadırganmazdı. Endüstriyelleþen ve modernleþen futbol âlemindeyse, futbol yıldızlarının terlikli halleri pek þık bulunmuyor. Terlikle kamu alanına çıkmanın men edilmesi, sadece ‘disiplin’in deðil sahne adâbının da icabı yani. Neyse, terlik sosyolojisini geçelim...

Beþiktaþ habercilerine bakılırsa, terlik kavgası bahane; kulüp yönetimi iki Ýbrahim’i zaten gözden çıkartmıþ. Bilhassa Ýbrahim Üzülmez’in, mevkiine yapılan transferlerle artık gereksiz bulunduðu söyleniyor. Þayet böyleyse, kulüp yönetimlerimizin sık baþvurduðu türden medeniyetsiz bir ayrılma biçimiyle karþı karþıyayız demektir.

Ýbrahim Üzülmez de tedirgindi anlaþılan. Bir ay önce Fanatik’e yaptıðı açıklamada, “Kralı gelsin, mücadelemi sürdürürüm” diye meydan okuma gereði duymuþtu. Milli takımın Portekiz’le yaptıðı maçta Hakan Balta’nın performansını beðenmediðini söylüyordu: “En kötü günümde bile olsam, en az 4-5 bindirme yapar, rakibe yengeç gibi yapıþırdım.” Hakan Balta’nın gösteriþsiz (ve fazladan sakin!) iþlevselliðine lâf atması, üzücüydü doðrusu. Zira bizzat kendisi, özel maharetlerle deðil de emekle, gayretle, sebatla üst düzey futbol sahnesinde yer alınabileceðinin kanıtı deðil mi? “Onun oynadıðını ben de oynarım” diye sandalyesinde kaykılan zevzekler cemaatinin her þeylerden sakındıðı alın terini sellerle akıtarak, kramponlarıyla kazıya kazıya yapılmıþ bir kariyer, onunkisi.
1974’te Kocaeli’de doðmuþ. Hopa kökenli, çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen bir ailenin çocuðu. Lâkaplarından biri ‘Köylü’ nitekim. Babasından gizli gizli tarlaya kaçıp top oynarmıþ. 16 yaþında Gönenspor’da mesleðe baþlamıþ. Oradan, Karabükspor’a geçmiþ. Bu havzanın takımlarına yakıþırmıþ aslında: hem sahadaki ameleliðiyle; hem de bilmez misiniz, Üzülmez, Zonguldak’ın namlı maden mıntıkalarından birinin adı. Ne var ki Karabük’te tutunamayıp Amasyaspor’a kiralanmıþ. Sonra, Antepspor. 1999/2000 sezonunu 3. bitiren Gaziantep’in orta saha koþturganı olarak hatırlıyoruz onu. 2000 yazında Beþiktaþ’a geldiðinden beri hep gözümüzün önünde zaten.

Ve o zamandan beri hep karıþık duyguların nesnesi. Dolap beygirlerinin Gazi koþusu galibi. Baþı önde telâþla koþuþu, acı bir frenle durup yandan çark ederek saðı solu kolaçan ediþi, sonra yine topun üzerine yumuluþu... Atom karınca Rıza’yı hatırlatan bir top güreþi. Slalomlarla çizgiye inip haþin ortalar kesen filinta açıkları hayalleyen futbolsevere illallah dedirten, öte yandan devamlılıðıyla, yılmazlıðıyla, iþlevselliðiyle þapka çıkarttıran...
‘Yengeç gibi yapıþmak’tan bahsetmiþ ya... Futbol görgüsü Ýbrahim Üzülmez’li enstantanelere dayanan birisi, gerçekten de bu oyunu þöyle bir þey zannedebilir: Ýki oyuncu, birbirlerinin önüne geçmeye çalıþarak, rakiplerinin kollarına ve formalarına asılmak suretiyle, topun takımları lehine dıþarı çıkmasını saðlamak üzere mücadele ederler ve Siyah-Beyaz kazanır.
Sami Yen’de unutulmaz

Ama Ýbrahim Üzülmez’i ham gayrete ve inada indirgemek ayıp olur. Belki çalıþkanlıðından da deðerli vasfı, futbolcunun kendini geliþtirebileceðini göstermesiydi. Tabii, çalıþkanlıðının ürünü olan bir vasıf. Beþiktaþ’ın 100. yıl þampiyonluðu sezonunda Galatasaray’a attıðı 1-0’lık gol, -kuþkusuz 8 sezonda attıðı 7 golün en deðerlisi-, bu vasfının sertifikası ve ödülüydü: Sol kanattan geldi, içeri kat etti ve ceza alanının sol çaprazından, üstelik baston sað ayaðıyla, uzak direk dibine yollayıverdi topu. Aslardan halı sahaların göbeklilerine, bütün top zanaatkârlarına yollanmıþ bir mesajdı o sekans: çalıþmayla, güvenle, takım oyunuyla, insanda ne cevherler çıkar, ne yetenekler peydahlanır. Üzülmez üzerinden Lucescu’nun mesajı.
Saçı-baþı, taþralı Beatle. Beþiktaþ’ın þenlikli tribünlerinde hem çok sevilen, hem çok bıkılan ve çok eðlenilen bir olay-adam oldu. Ergen zalimliðiyle, nice lâkaplar taktılar ona. ‘Deli Ýbrahim’ en bilineni, en masumu. Bunları iþitmemek, takmamak üzere de yumuluyordu topa sanki. Yüzündeki o nadan ifade, -ki son zamanlarda rakiplerine karþı daha hoyrattı-, sanki biraz da kırgınlıðı gizliyordu. Tribüne, basına, þuna veya buna dönük deðil de, umumi bir kırgınlık. O derbeder halinde, karizmatik ve ‘havalı’ olmayan, içine kapanık bir dobralık vardı.

Üzülmez’in bendeki çaðrıþımı, madenlerdir. Ýbrahim Üzülmez, nazarımda, futbol emekçisinin timsali.